13 Ocak 2009 Salı

TURFAN (TURPAN):Kayıp Kentler 2

*Caner Karavit, Gezi Notları:9

Diğer uyuyan kent ise Yargun ya da Çince ismiyle Jiaohe iki nehir arasındaki bir platoda kurulmuş. Uygurlar efsanevi ilk yerleşimleri olarak tanımlıyorlar burayı. Bu kentte MÖ 1800 ve MÖ 260 arasında bulunmuşlar. Bu bölgede eskiden yaşayanların Toharca ve Türkçe konuştukları çeşitli kaynaklarda geçiyor. Ancak, bu bölge ile ilgili Çin ve batılı kaynaklar farklı bilgiler veriyor. Kent, Han hanedanı döneminde askeri bir garnizon olarak görev yapmış. Tang hanedanı döneminde ise bir Uygur kenti olan bu bölge zirveye ulaşmış.

Bu çöl kentini varlığını sürdürmesine neden olan mucizenin adı Karızlar ya da Çince ismiyle Kan er jing. Karız sistemi dört unsura sahip: yeraltı kanalları, kuduklar (yani kuyular), yerüstü kanalları ve barajlar. Karızlar, Yakun yani “Yanan Dağlar”dan gelen suyu yerin altından kente getiren kanalların adıdır. Yakun’a (Yanan Dağlar) isminin verilme nedeni ise, sıcak kahverigi ve turuncu renklere sahip olan bu dağların güneş ışıkları altında alev renklerine bürünüyor olmasındanmış. Hele sıcak günlerde çöldeki sıcak hava tabakasının neden olduğu titreşemlerle iyice alev görüntüsü oluşturuyormuş. Gerçekten de dağlar, insanın düş dünyasını fazla zorlamadan aleve benzetebileceği görünüşe sahipti.

Bu kanallar, çok sıcak olan yaz aylarında bölgedeki buharlaşma çok olunca, yer üstünden kente su ulaştırmanın imkansızlığı nedeniyle yapılmış. 2000 yıl önce yapımına başlanılmış Karızların toplam uzunluğu 5000 kilometre. Çin’in Çin Seddi’nden sonraki en büyük yapıtlarından. 2000 yıl öncesinin teknolojisiyle gerçekleştirilmesi mucize olan bir sistemle oluşturulmuş. Dağın altında biriken yeraltı sularını, belli bir eğimle kente kadar ulaştıran bilginin ne olduğunun sırrı bugün bile çözülemiyor. Karızların açılması sırasında çıkan toprakları atmak ve kazıcıların hava almalarını sağlamak için, yaklaşık 80 metrede bir, ilki 90 metre, sondaki ise 2 metre yüksekliğe sahip olan kuduklar açılmış. Yeryüzünden kanallara inen bu kudukların kanallara nasıl denk düştüğü ve 90 metreden 2 metre yüksekliğe kadar inen kanal eğimini nasıl sağladıkları henüz gizemini korumaktadır. Sohpet ettiğimiz bir Uygur kökenli üniversite hocası, bu sırrın çözümünün bir yağ kandilinde olduğunu söyledi. Çünkü, açılan her kuyunun içinde bir yağ kandili bulunmuş. Yapımı sır dolu olan Karızlar sayesinde, Taklamakan çölü üzerindeki Turfan kenti meyve ve sebzelerden yılda iki kez ürün alıyor.

Gece olduğunda, Gülizar’ın iki yıldır mesajlaştığı internet arkadaşlarıyla bir Uygur lokantasında oturak toplantısı için buluştuk. Bize ayrılan odada, internet arkadaşlarıyla yine bir yer sofrasında sazlı sözlü bir yemeğe oturduk. Gülizar’ın arkadaşlarından birisi geleneksel Uygur sazı olan “Dutar”ını da getirmişti. Şarkılardaki Türkçe ile aynı olan kelimeleri zaman zaman yakalayıp beraber söyleyince hoşlarına gidiyordu. Ancak, bu kadar sohpetten ve ortak şarkılardan sonra içlerinden birisinin bizi kastederek: “Bunlar İngiliz mi?” diye sorması gecenin tuhaflığı oldu. Yemek sonrası Urumçi’ye geri dönmek üzere arabaya bindiğimizde hepsi birden bizi yolcu etti. Araba hareket etmeden önce, Anadolu’nun küçük yerlerinde hala tanık olduğumuz “misafire sahiplenme” geleneğine burada da tanık olduk. Gülizar’ın arkadaşlarından birisi şoförün kulağına yanaşıp, dikkatli sürmesini, bizi otelimize kadar bırakmasını sıkı sıkı tembih etti. İyi ki de etmiş. Gece yolculuğumuz çölden geçen yolumuzun yoğun sisle kaplı olması nedeniyle oldukça zorluydu. Şoför çok dikkatliydi ve bizi sağ salim Urumchi’ye getirdi.

Hiç yorum yok: