1 Eylül 2015 Salı

KUÇAR: Mağara Tapınakları Kenti; The City of Cave Temples: KUCHAR

Caner Karavit Gezi Notları: 14

Yolculuğumuzun güney batı ayağı olan Kuçar’a yataklı otobüsle gidiyoruz.  Şoföre biletinizi gösterip ayakkabılarınızı çıkarıp numaralı yatağınıza yatıyoruz. Otobüs ranzalı yatak sistemi ile oluşturulmuş, toplamda 24 yatak var. Yatağım ucuz olan yan sıradan ve Çinliler’e göre yapılmış; kısa ve oldukça dar. Sabaha kadar yatağıma ayaklarımı sığdırmaya çalışıyorum, ancak nafile. Bir tarafta Tianshan Dağları, öte yanda Taklamakan Çölü ve geçit vermeyen coğrafi koşulların uzattığı yolculuğumuz on dört saat sürüyor.

Çölün Ortasındaki Vaha: Kızıl Mağaraları

Kızıl Grottoes

Sabahın köründe Kuçar’a varıyoruz. Gürültülü ve pek temiz olmayan terminaldeki otelde iki saat kestirmeye çalışıyoruz. Sabah özel bir taksiyle anlaşıp Kuçar’a 73 km uzaklıktaki Çin’in en eski Budist mağara tapınağı olduğu düşünülen Kızıl Mağaraları’na gidiyoruz. Tianshan Dağları ve Taklamakan Çölü’nün manzaraları ile bezenmiş yolumuz gözlerimize ziyafet sunuyor. Rüzgarın kum dağları ve tepeciklerinde yarattığı erozyon heykelleri, uçsuz bucaksız kumul alanlarla esrarengiz ve irkiltici görüntüler oluşturuyor. Eski dönemlerde, insanların inzivaya çekilmek için neden bu ıssız, susuz, çorak yerlerde mağaralar kazdıklarını ve buralarda nasıl yaşadıklarını merak ediyoruz. Ancak, Kızıl Mağaraları’na ulaşan son dönemeçte birden karşımıza yemyeşil bir vadi ve ırmak çıkınca, sorumuzun cevabını alıyoruz. MS 3. ve 7. yüzyılları arasında Budist tapınak olarak işlev gören Kızıl Mağaraları’nı tek tek gezmeye başlıyoruz.  Ulusal Kültürel Miraslar Listesi’ne alınmış, Çin’deki en büyük on mağara tapınakları gruplarından birisi olan Kızıl mağaralarının duvar resimlerinde,  dini olanların dışında av sahnesi, müzisyenler, dansçılar, bayındırlık gibi konulara da yer verilmiş. Akşam mesai bitimine doğru rehberimiz geziyi kısa tutunca, itiraz ediyoruz. Sonunda, rehberimiz detaylı bilgi vermeye ikna oluyor. Mağaraları bitirip, Kuçar’a dönüyoruz. Akşam, Renmin meydanına çıkıp kendimize bir ‘hotpot’ ziyafeti çekiyoruz.

Ertesi gün antik Subaşı kentinin kalıntılarına gidiyoruz. Bekçinin bile olmadığı bu kayıp kentin alçak kalıntılar arasında tek ayakta kalan yeri olan ‘Batı Tapınağı’na çıkıyoruz. Çölün ortasındaki bu yerin ıssız ve ürpertici havası, Subaşı’nın terk edilmişlik duygusunu derinden hissettiriyor. Kente indikten sonra Büyük Cami’yi ararken Büyük Pazarı buluyoruz ve dolaşmaya başlıyoruz. ‘Samsa’ yapan bir fırın görüp hemen oturuyoruz. Samsa içine satır doğrama et konan bir çeşit etli börek. Fırını ise ilginç; kuyu şeklindeki fırının ortasında ateş yanıyor, kuyunun duvarları da ısıtılıyor. Sonra samsa hamuru içindeki etle birlikte pişirmek üzere fırının duvarına yapıştırılıyor.

Rastalu’nun Rengarenk Evleri

Colorful houses of Rastalu Street

Bu keyifli pazarı terk ettikten sonra Kuçar’ın tarihini anlatan Quici Müzesi’ni geziyoruz. Son Quici Kralığı’nın 1927’de Çin’e ilhakıyla bu bölge de Çin’e dahil olmuş. Çıktıktan sonra sıkı bir restorasyondan geçen eski ‘Rastalu’ caddesini boydan boya geçiyoruz. Renk yelpazesinin tüm türleriyle bezenmiş eski Kuçar tarzı ahşap evlerin süslü kapı ve pencereleri, caddeyi adeta bir tiyatro dekoruna dönüştürmüş. Gece yarısından sonra kalkacak trenimize çok vakit olduğundan lokantalarda ve sokakta vakit geçiriyoruz. Trafik kazası sonrası tartışan Uygurları geride bırakıp tren istasyonuna varıyoruz. Uykulu Çinlilerle trenimizi bekledikten sonra, nihayet Kaşgar’a gidecek trenimize binip yataklarımıza yerleşiyoruz.


1) Kuçar’da asmalı avlulu ev / A house in Kuchar

 2) Kuçarlı Uygur aile ile / Uighur family


3)Kızılgaha Mağaraları / Kızılgaha Caves
4)Kuçar’dan genel görüntü / General view in Kuchar

5)Kuçar tarzı giriş kapısı / Kuchar style door


 6)Kuçar Rastalu sokağından eski bir ev / An old house in old Kuchar street








7) Subaşı eski kent / Subashi ancient city

8)Kızıl Bin Buda Mağaraları / Kizil thousand Buddha Caves