1 Ocak 2018 Pazartesi

PEKİN'DEKİ  ESNAFIMIZ - OUR MARKET KEEPERS IN BEIJING

Caner Karavit gezi Notları: 16
Gazetecimiz her gün alışveriş yaptığımız sebze halinin karşısında, Lianshi caddesinin tam köşesindeydi. Her sabah kızımız Mercan’ı Jiabaobei’ye (anaokuluna) bıraktıktan sonra, yöredeki tek kahve satan yer olan Mc Donald’s’ a gitmeden önce haberlere göz atmak için uğrak yerimizdi. Genelde China Daily’i isterdik gazetecimizde, ancak bir kere bile günlük gazete okutmadı sağ olsun. En sonunda doğrudan "dünkü gazete var mı?" diye sormaya alıştırdı bizi...

Yuquanlu ‘da en çok uğradığımız yer olan Hobi Pazarı olarak adlandırdığımız (Yedu Yafeng Gongmei) Resim ve kaligrafi atölyelerinin, sanat malzemelerinin satıldığı dükkanların dışında, hobiciler için çiçek, balık hatta bazı klasik Çin mobilyalarını bulabileceğiniz müthiş bir yer. Bu hobi pazarın aynı zamanda 2013-15 yılları arasında geleneksel Çin resmi dersleri aldığım ustamın atölyesinin de olduğu yerdi. Resim çalışmalarımı sergilemek için gerekli olan çerçeveleri 2. kattaki Çin tarzı çerçeve yapan dükkana götürürdüm. Ancak, çerçevecim "anca kurtarıyor abi" cilerdendi ve bu huyunu hiç sevemedim. O kadar iş yaptırdık, insan 5 yuan de olsa bir indirim yapar...



























Resim malzemecimizin yüzü gülüyor. Beni disiplinli çalışmaya devamlı zorlayan hocam en başından itibaren hep en ucuz kağıtla resim yapmamı istedi. Bu nedenle, Hobi Pazarı’ndaki (Yedu Yafeng Gongmei) malzemeciden hep topu 15-20 yuan olan el yapımı ucuz kağıt aldığım için, dükkan sahibi bana pek ilgi göstermezdi. Sonunda, ustamın da onay vermesiyle pahalı Xuan Zhi ve Shan Shui kağıtlarını alma aşamasına geçince, yüzü gülmeye başladı.


























Offf gelsin çaylar. Hobi Pazarı’nın üst katındaki çaycıların en sempatiği olan çaycımız, her çay almaya gittiğimizde, yeşil çaylı kabak çekirdeği eşliğinde sunduğu
çay çeşitlerini bize törensi bir havayla tattırırdı. Türkiye’ye dönmemize yakın çaycımız hamile kaldığından, onu bir daha göremedik. Onu tanıdığımız ilk zamanlar bize tanıttığı ‘Li chi hong cha’nın aromasını bir daha yakalayamadık...



















Fedakar insan güvenlikçi… ‘Yuan Yan Shan Shui’ malikanemizin ‘Lugu Lu’ caddesi tarafına bakan kapısında bekler, ona her ‘ni hao’ dediğimizde ‘hello’ diye karşılık verirdi. Herkesin memleketine gittiği Çin yeni yılında ve Ölüler Bayramı'nda bile, onu hep apartmanın kapısında nöbet tutarken görürdük (herhalde en kıl nöbetleri hep buna yazıyorlardı).





































Kahvaltıcımız dominant hatun... Sabah Mercan’ı okula bırakınca ilk iş olarak soluğu sebze halinin (Yulu) hemen önündeki kahvaltıcıda alırdık. Dükkanın girişine bilumum buharla pişen kahvaltılıkların arasından, içeri buhar banyosu yaparak girerdik. En favori kahvaltılılarımız ‘you tiao’ (bizim lokmaya benzer hamur işi), ‘zhou’ (bir çeşit çorba), ‘ji dan’ (soya soslu yumurta) bazen de ‘bao zi’(buharla pişen büyük mantı) idi. Özellikle ‘ba bao zhou’ (sekiz değerli tahıl çorbası, bir çeşit aşuremsi çorba) gerçekten lezizdi. Yabancıyız diye bize kıyağı da oldu, sağ olsun. Biz geldiğimizde servis edeceği tabakları suya sokup çıkartıyordu hiç olmazsa (yerlilere o da yok)...




































Karakterli sebzecimiz, Sebze Hali’ndeki (Yulu) esnaflarımızdan biriydi. İlk geldiğimizde ondan aldığımız sebzelerin kilosu ve fiyatları konusunda kazıklandık sandık (güzel ülkemizin zarif alışkanlıklarından), bize aldıklarımızı tek tek tarttı ve hesapladı, doğruymuş. Sonra: "siz bizim misafirimizsiniz size öyle şey yapar mıyız" diyerek bizi utandırdı.
























Adamım... Lugu Lu’nun en önemli bisiklet tamircisi olup, her türlü tamiri yapan insan (aklınıza ne gelirse). 2007’lerde kaldırımın önemli bir kısmını bisiklet parkı olarak işletirdi. Ancak, ilerleyen yıllarda bisikletin gözden düşmesiyle sadece tamir işine yoğunlaştı. Yazın en sıcak zamanlarında şemsiyesinin altında göbeği açık vaziyette uyuklardı. Malzemelerini apartmanın çöplüklerinden çıkarttığı için masrafsız tamircidir. Ancak, en önemli özelliği sıkı bir Çin damacısıdır. Emekli memurlar, öğretmenler onunla oynamak için sıraya girerler, sonunda dama tahtasını koltuklarının altına sıkıştırıp yollardı onları.






















Kafeste ağustos böceği satıcımız. Bisikletinin üzerine doldurduğu çeşit çeşit kafesleriyle ve çılgın gibi öten ağustos böcekleriyle, mayıs ayının sonlarına doğru ortalıkta görünmeye başlardı. Biz hiç almadık, ama komşularımızın bir kısmında vardı. Çinliler sabahtan akşama kadar ağustos böceğinin “cır cır cır” ötmesinden hoşlanırlar... Uzaktan iyi de, komşudaysa insanın kafası şey oluyor... 


Görme engelli ‘arhu’cumuz (arhu; iki telli Çin çalgısı) Çin’e ilk gidişimizde ilk tanıdığımız insanlardandı. Apartmanımıza çok yakın bir yerde yaz, kış demeden sabahın erken saatlerinden akşamın karanlığına kadar teni gibi yanık yanık ‘arhu’ çalardı. Sabah erken saatlerde okula gitmek üzere Babaoshan metro durağına yürürken, Heykel Parkı’nın (Diaosu Yuan) önündeki kaldırım kenarında onun arhusunu işitmek alışkanlık yapmıştı. Türkiye’ye dönüşümüz öncesi biriktirdiğimiz ne kadar bozuk para varsa onun teneke kutusuna doldurmuştuk. İkinci gelişimizin son zamanlarına doğru ortadan kaybolmuştu. Son kez de olsa arhusunu işitmek isterdim, ama olmadı. Ancak, onu en son yurda dönmek üzere otobüsle (zhi chanda ba) havaalanına giderken, komşu semt Yuquanlu'da görmek hoştu.