30 Ocak 2009 Cuma

ÇİN’DEKİ KARAYOLCULUĞU (TRAVELLING BY OVERLAND IN CHINA:3

*Caner Karavit, Gezi Notları:11
Metro ile yolculuk

Metro, İstanbul’da yaşamımıza yeni yeni giren ve geçmişten gelen bir geleneğimizin olmadığı ulaşım aracı. Henüz, bu toplu taşıma aracının kent ulaşımındaki payı olması gereken düzeye ulaşamadı. Bu nedenle, metro ile ilgili özgün bir gözlem oluşturabilmemiz ve kentimize ait bir metro kültüründen bahsetmemiz için erken. Kullanma alışkanlığımızın olmadığı bir ulaşım aracı günlük hayatınıza farklılıklarıyla beraber girince, doğal olarak sizin de ona dair gözlemleriniz ve yoırumlarınız oluşmaya başlıyor.
Günlük hayatıma bodoslama giren Pekin Metro’sunun benim için böyle bir yeri var. Çin’e ilk geldiğim dönem Shanghai, Shenzhen, Hong Kong, Guangzhou gibi kentlerle kıyasladığımda, Pekin Metrosu’nu eski ve hat yayılımını kısıtlı bulmuştum. Gördüğüm diğer kentlerdeki metrolar, otomatik bilet makinalarına, gelişmiş metro ağına, yeni vagonlara, modern metro içi tasarımlarına, görsel bilgilendirmelere vs. sahipken, Pekin Metrosu onlara nazaran köhne kalıyordu. Ancak, Pekin Olimpiyatları sonrası gelişimde, Pekin Metrosu’nun üç olan metro hattının yediye çıktığını ve sistemlerini yenilediğini gördüm. Ama, ne yalan söyleyeyim, en eski hat olan birinci hat köhneliğini ancak biraz aşabilmiş ve hala bana nostalji yaşatabiliyor.

Birinci hat
Pekin Metrosu ile sıkı fıkı olmamın nedeni gittiğim üniversitenin oturduğum bölgeye uzak olmasından kaynaklanıyor. Okula varabilmek için üç hat değiştirip, yolda bir buçuk saatimi geçiriyorum. Zaman bu kadar uzun ve değiştirdiğim hatlar da farklı özelliklere sahip olunca, doğal olarak gözlemlerimde zenginleşiyor. Öncelikle, birinci hat orta ve alt sınıfa ait hat olma özelliği taşıyor. Göçmen işçiler, küçük esnaf, öğrenciler, memurlar vs. Bu hattın en batı ve en doğu ucundan itibaren birikerek, aktarma istasyonlarına her sabah adeta akıyorlar. Çin’e gelmeden önce televizyondaki bazı belgesellerde izlediğim Japonya’daki metro istasyonlarının kalabalıklığı karşısında hayrete düşüyordum. Bir görevli vagona binemeyenleri arkalarından bastırarak içeri sokuyor ve kapılar ancak o zaman kapanabiliyordu.
Nereden bilebilirdim ki, Pekin’e gelip her sabah aynı şeyleri yaşayacağım. Özellikle sabah işe gidiş (7 ile 8 arası), akşamları da iş dönüşü (16.30’dan başlayıp 19.00’a kadar) saatlerinde tam da böyle bir yoğun kalabalık oluşuyor. Benim metroya biniş saatlerimde ne yazık ki bu saatler arasında. Öncelikle, bindiğim istasyon Pekin’in batı ucuna en yakın istasyonlardan birisi olduğu için şanslıyım. Çünkü, vagona binememek gibi bir sorunum genelde olmuyor. Ancak, ikinci hatta aktarma istasyonu olan Fuxingmen’e kadar, vücudumun her durakta sanki bir mengene ile şiddeti arttırılarak sıkıştırıldığını hissediyorum. Bu sıkıştırma işleminde istasyon görevlilerin payı büyük. Vagonun kapısında kalan ve binemeyen yaklaşık on kadar kişiyi bütün güçleriyle bastırıp, omuzlayarak (bazen iki görevli) herkesi içeri sığdırabiliyorlar. Kapılar kapandıktan sonra, içeride akciğerlerin sıkışması sonucu oluşan, derin bir nefes verişe benzer boğuk sesler çıkar. Önünüzdekinin saçları veya yüzü size daha da yaklaşmıştır. Çin, sarımsak yeme konusunda “serbest bölge” olduğu için, metroda sabahleyin sarımsak yememiş birisiyle yüzleştiyseniz güne şanslı başlamışsınız demektir.

Metroda yakın gözlük mesafesi
Çin’e ilk geldiğimde gözlerimin bozukluğu ilerlediği için bir yakın gözlüğü almaya karar verdim. Nasıl olsa metroyla okula gidene kadar uzun bir zamanım olacak, bol bol kitap okuyacaktım. Buradaki gözlükçüler göz doktoru gibi. Gözlük alacaksanız sizi testlerden geçirip gözünüzü kontrol ediyorlar. Hangi mesafeden okuma alışkanlığınız var, tespit edip ona göre numaralı gözlük veriyorlar. Metroların yoğunluk durumuna henüz tanık olmadığım için okuma mesafesini klasik ölçü olarak 30 cm. olarak belirledim. Büyük yanılgıymış. Sıkışık bir vagonda bırakın 30 cm.yi, 10 cm.den okumanız bile şans. Tabii ki kitabınız elinizde ve eliniz yukarıdaysa. Yoksa elinizi bile kıpırdatamıyorsunuz. Bazen düşünürüm, böylesine kalabalık bir yolculuk eğer Türkiye‘de olsaydı en az bir kaç kavga mutlaka olurdu. Bu kadar sıkıntılı yolculuğa rağmen Çinliler’in birbirine olan hoşgörüsü ve sinirlenmemeleri bana hep tuhaf gelmiştir.
Bir olay istisna: Narin kuşağa karşı devrimin çelik kadını
Yine elimi bile kıpırdatamayacak kadar sıkışık bir vaziyette yaptığım metro yolculuklarımdan birisiydi. Bir kaç adım ötemde ayaktaki yolculardan 30 yaşlarında bir erkek ve 40 yaşlarında bir kadın yolcu tartışmaya başladılar. Tartışma şiddetlendi ve birbirlerini itip kakmaya başladılar. Derken, erkek olan omuzuyla sert bir darbe girişiminde bulundu. Ben kadını kollamak ve erkeği önlemek için ileriye hamle yapmak istedim. Ama hareket etmek imkansızdı. Kadın, erkeğin sert müdahalesine göremediğim bir hızla karşılık verdi. O sıkışıklıkta nasıl hareket etti ve nasıl elini kaldırıp vurdu anlamadım. Ama sırtı bana dönük olan erkek, benim tarafıma can havliyle kaçmaya çalışırken şaşkınlığım iyice artmıştı. Erkeğin kaşı patlamış, gözü morarmış ve dudağı yarılmıştı. Kadın, adamı o kalabalıkta nasıl oldu da darmadağın etti, anlayamadım. Başta kadını korumak için yaptığım hamleyi, bu sefer adam için yapmam gerekiyordu galiba. Bizim yanımıza kaçan adam kadına bir şeyler söyledi, ama kadın parmağını “oraya gelirsem devam ederim ha..” der gibi sallayınca adamın sesi kesildi. Belli ki, devrimin zor şartlarının çelik gibi sertleştirdiği bir kadındı. Yeni dinamiklerin narinleştirdiği bir kuşağın temsilcisi olarak adamın ise, kadının karşısında zaten şansı yoktu.

Ekose bavullu köylüler
Bu sıkıştırılmaya özel katkısı olan bazı duraklar var: Askeri Müze durağı gibi. Bu durak, Pekin’in en büyük tren istasyonlarından birisinin bulunduğu yere yakın. Köylerden gelen göçmenler, ucuz ve çabuk ulaşım aracı olması nedeniyle metroyu kullanırlar. Onların trenlerinden iniş saatleri de Pekin Metrosu’nun yoğun saatlerine rastlar. Göçmen köylülerin sadece kendileri değil, beraberinde getirdikleri ekose desenli büyük plastik bavulları ve halatla bağladıkları yorganlarını da vagonları kaplıyor. Hal böyle olunca, vagonun içerisi sıkıştıkça sıkışıyor. Bazen bu köylülerin yüzlerindeki ifadeleri izlerim (onları rahatsız etmemeye çalışarak). Köylülerden ilk defa kente gelmiş olanların yüzlerinden, tamamen yabancı oldukları bu kente ilk gelmenin getirdiği endişeyi, tedirginliği, merakı, geride bıraktıklarının verdiği hüznü okuyabiliyorum. Bir yandan birbirlerine şaşkın ifadelerle bakıyorlar, diğer taraftan inecekleri yeri kaçırmamak için metro haritasındaki her durağı tek tek kontrol ediyorlar. İstasyondan vagona biner binmez bavul ve yorganlarını kapı girişine yığmalarından kentliler rahatsız oluyor ve homurdanıyor. Aktarma istasyonlarından önce inmek isteyenler bu yüklerin üzerinden aşmak zorunda. Bu göçmenlerin büyük bölümü, güney ve kuzey bölgelerindeki diğer göçmenlerin bulunduğu yerlere ya da işlerine gitmek üzere bu aktarma istasyonunda inerler. Diğer bölümü ise, daha doğudaki bölgelere gitmek üzere metro yolculuğuna devam eder.
İkinci hat
Fuxingmen aktarma istasyonundaki ikinci hatta biraz yürüdükten sonra ulaşılır. Büyük bir kalabalık seline kapılarak birden koridorun yarısının demir korkuluklarla kapatıldığını görürsünüz. Bu korkulukların başında da görevliler durarak kalabalığı daraltılmış yola yönlendirirler. Zaten sıkışık olan kalabalık seli iyice sıkşır. İnsanın sinirlerini bozacak bir yavaşlama gerçekleşir. Bu yoğunlukta niye koridoru daralttıklarını bir arkadaşım açıkladı. Koridoru huni gibi daraltarak metrolara yığılmayı engelliyorlarmış. Daraltılmış koridorları geçtikten sonra kalabalık sonuna kadar açılmış musluktan fışkıran su gibi ikinci hat istasyonuna dolar. Burada da başka bir kalabalık beklemektedir sizi. Genelde, göçmen yolcu bu hatta yoktur. İkinci hat öğrenci ve memur hattıdır. Vagonlar yenidir, istasyonların tasarımı ve bakımlılığı birinci hattan biraz daha iyidir. Yoğunluk vardır, ancak mengene örneği bu hat için geçerli değildir. Aktarmada yoğunluk dağılır.
On üçüncü hattın Sinderella’sı
On üç numaralı hatta geçtiğinizde ise, Pekin’in iki büyük üniversitesinin (Pekin ve Tsinghua) bu hatta yakın olması nedeniyle metro yolcusunun profili de bellidir: öğrenciler. Metro istasyonları yeni ve modern tasarımlıdır, vagonlar ise yeni ve temizdir. Ayrıca, kapalı devre televizyonları ve dizileri vardır. Genelde, bazı firmaların hazırladıkları dizi filmler yolculuk sırasında insanı oyalar. Bu diziler kısa ve devamlıdır. Bir kaç günde bir değiştirilir. Örneğin Çin’de ünlü bir ayakkabı firmasının hazırladığı dizi var. Başrolünde oynayan kızın ilginç bir tipi var, sanırım melez. Anladığım kadarıyla dizinin hikayesi, lüks bir ayakkabı mağazasında çalışan bir kızın yaşadıkları üzerine. Bu kız, müşterilerinin ruhsal durumlarına göre ayakkabılar öneriyor. Örneğin, ayaklarının büyük olduğunu düşünen bir bayana, “sakat olanları düşünmesini, önemli olanın ayaklarının sağlamlığının olduğunu ve bu nedenle ne kadar şanslı olduğunu kabul etmesini” göz yaşları içinde telkin ederek ona bir güzel ayakkabı satıyor. Elbette, bu Sinderella’nın peşinde bir de beyaz bisikletli prens var. Dizi böyle devam edip gidiyor. Ancak, bu dizilerin oynadığı metroların ikinci hattından on üçüncü hattına ulaşmak biraz zaman isteyen ve zahmetli bir iştir. Xizhimen aktarma istasyonundaki bu iki hattı değiştirmek için sizi uzun bir merdiven tırmanışları ve yürüyüşler bekler. Bu yürüme işlemeni yine yoğun bir kalabalıkla akarak yaparsınız. Sonunda onüçüncü hat metrosuna ulaştığınızda, şanslıysanız oturacak bir yer bulabilirsiniz. Soğuk kış gününde oturmak içinizi ısıtır çünkü oturma yerlerinde ısıtma sistemi vardır. İneceğim istasyon olan Wudaokou’ya geldiğimizde canım kalkmak istemezdi hiç.
İkinci hat labirentinin dış kulvarı
Akşam dönüşü ayrı bir yoğunluk vardır. İnsanlar aktarma istasyonlarında bir diğer hatta erken varmak için koşarlar. En alışamadığım ve mantığını anlamadığım aktarma Xizhimen aktarma istasyonundaki bu iki hattı değiştirirken kullandığımız güzergahtır. Vagondan inip, merdivenleri aşıp, beş dakika kadar yürüdükten sonra bir açık alan geçişi vardır ve bu alanın sonunda sizi demir parmaklıklardan yapılmış bir labirent bekler. Yani, ikinci metro girişi sizin tam önünüzdedir, ama pat diye giremezsiniz. İçeri girmek için kuyruğa girmek ve iki kez anlamsız bir şekilde dolanmak zorundasınızdır. Bu labirenti de katınca tamı tamına iki metro istasyonu arasındaki yürüme zamanı 9 dakikaya çıkıyor. Ben de atletizm yaptığım zamanlardan kalma bilgimi kullanırım. Kimsenin uzun mesafeli diye kullanmadığı en dıştaki yani en sağdaki kulvar en idealidir. Dış kulvarı pek kimse kullanmaz ve önüm boş olur. Bu dış kulvar dönüşte en kısa kulvar oluverir ve önümdeki birçok kişiyi geçiveririm. Aslında, canım hep Türk usülü korkulukların üzerinden atlayıp pat diye içeri girmek istemişimdir, görevliler olmasa...
Kör şarkıcının ekolu ses sistemi
İkinci hattan birinci hatta geçtiğinizde, sizi yine çok yoğun bir kalabalık bekler. Yine sıkışarak binersiniz vagonlara. Ancak, bu saatler işe yetişme derdi olmadığı için insanlar daha rahat davranır. Çok kalabalıksa bir sonraki metroya binme lüksünüz vardır. Metro aralıkları çok sıktır, neredeyse birisi gözden kaybolmadan diğerinin ışıkları görülür.
Birinci hattın içimi acıtan bir başka yolcu tipi daha vardır. Olimpiyatlar sırasında ortadan kaybolan bu metro yolcu tipi, kör veya vücutları yanık olan şarkıcılardır. İlk akşam dönüşümdeki kalabalık yolculuğum sırasında, ekolu bir sesle şarkı söyleyen birisini duymuş, ancak bir türlü sesin sahibini görememiştim. Genelde boyları kısa olduğu veya yürüme engelli oldukları için, kalabalığın arasındaki şarkıcıyı görebilmeniz mümkün değildir. Ancak, şarkıcının geldiği yöndeki kalabalık yarılıp para kutusu tutan bir el size doğru uzandığında, sesin sahibini görme şansınız olabilir. Kör, yürüme engelli veya yanık bedenli bu insanlar, ellerindeki mikrofanla sırtlarına bağladıkları çantadaki ekolu hopörler vasıtasıyla şarkılarını bütün vagona dinletirler. Vagon kalabalık olmasına karşılık, insanlar bu şarkıcılara hemen yol açarlar. Şarkıcı geçtikten sonra, buradaki insan dokusu tekrar kapanarak eski haline döner. Varış durağım olan Babaoshan’a (Sekiz Değerli Şey Dağı) vardığımda vagondan inip çıkışa doğru ilerlerken, şarkıcılar eko destekli hüzünlü köy şarkılarına devam etmek üzere, başka bir vagona geçip yolculuklarına devam ederler.

Hiç yorum yok: