13 Ekim 2008 Pazartesi

GUILIN

*Caner KARAVİT, Gezi Notları:6

Guilin Havaalanı o güne kadar gördüğümüz en küçük havaalanı idi. Bizi şehir merkezine götüren otobüsün geçtiği güzergah bu turistik kentin güzelliklerine dair ipuçlarını vermeye başlamıştı bile. Karşımıza aniden düzlüklerin ortasından çıkan heykelsi ilginç sivri tepeler sıra dışı görüntüler oluşturuyordu. Guilin, Çin’in güneyinde Guangxi Zhuang eyaletine bağlı ve Çin’in en turistik kentlerinden birisi. Bu eyalette ağırlıklı olarak Zhuang, Miao, Yao ve Dong milliyetleri yaşamakta ve bu toplulukların kültürel etkileri görülmektedir. Guilin izlenmesi önerilen farklı kategorilerde manzara derecelerine sahip. Örneğin 5A derecesine sahip iki manzara bölgesi var: meşhur Li Nehri ve MerryLand. 4A dereceli on bir manzara bölgesi var: Fil Tepesi, Dört Göller Manzarası, Kamış Flüt Mağaraları gibi yerleri kapsıyor. 3A dereceli manzaralara ise, Ming Kralı Kalesi’ni, Zi Nehri’ni, Yangshou Parkı’nı ve Yao dağı manzarasını örnek verebiliriz. Bu arada, A sınıflandırmaları için bir açıklama yapmam iyi our diye düşünüyorum. 5A en yüksek fakat çok nadir değer görülen bir sınıf. 4A çok önemli yerlere biçilen değer. İşte bu 5A ve 4A sınıfına dahil olan bir çok manzaraya sahip Guilin. Bu kadar çok manzaraya sahip kentte merakla görmek istediğimiz ilk yer meşhur Li Nehri idi. Kentin en hoş yerlerinden olan Zhengyang yaya caddesine yakın otelimize yerleştikten hemen sonra hemen küçük bir tura karar verdik. Guilin’in turizm geçmişi eskiye dayandığından havaalanından itibaren kent içi ve kent dışı turların iyi organize edildiğine tanık oluyorsunuz. Şunu da belirteyim ki, diğer Çin kentlerine göre pahalı bir kent. Küçük bir minibüsle turumuzun ilk durağı olan Li Nehri’nin kenti ikiye ayıran kısmına geldik. Nehrin bir tarafı modern yapılarla kaplı iken karşı taraf virane ve terkedilmiş görüntüsü veren yapılarla çevriliydi. Eski zamanlarda buralarda oturan köylüler, zamanla nehrin kenarındaki yapıların değerlenmesi sonucu bugün zengin konumuna sahip olmuşlar. Nehre gelip bambu sallarla gezmemek olmazdı. Ama sala bir saatlik süre için verdiğimiz para Guilin’in pahalı olduğunun ilk işareti idi: 100 yüen. Yine bambu sırıklarla yüzdürülen salın ilk durağı Guilin’in simgesi haline gelmiş Fil Tepesi idi.
Nehrin içine taşan bu tepe ismini, Li Nehri’ne hortumunu uzatan bir fil biçimine sahip olması nedeniyle almış. Ancak, bana kalırsa hortumu dışında file benzeyen bir tarafı yoktu. Fil Tepesi’nin çevresini dolaştıktan sonra sıra nehrin kenarındaki Kaplumbağa ve Şeftali tepelerine geldi. Hadi Kaplumbağa Tepesi’ni kabul ediyorum ama Şeftali Tepesi’nin bu adı nasıl aldığını anlayamadım. Anladığım bir şey varsa, o da Çinlilerin düş gücünün fazla olduğuydu. Çin’deki gezilerin sırasında çevrelerindeki yaşama dair her şeye bir anlam yüklemeleri, imge dünyaları hakkında bana güçlü ipuçları vermiştir. Bu arada, bambu salla geri dönerken nehri “avucunun içi” gibi bildiğini sandığımız sal kaptanımız bizi kayalıklara bindirdi. Sal yan yattı ve batmaya başladık. Çevredeki bir sal bize doğru yardıma gelirken, bizim kaptana dönüp Türkçe: “Hem dünyanın parasını aldın, hem de salı batırıyorsun. Ben de bunu belgeleyeyim de gör” deyip fotoğrafını çektim.
Tüm söylediklerimi anlamış gibi utandı. Karaya sağ salim ayak bastıktan sonraki durağımız Ming Prensi Konağı ve Yalnızlığın Güzelliği Kayası idi. Nefis bir bahçe içine yapılmış konağın müzesini ve parklarını gezdikten sonra buranın en ilginç yeri olan
Yalnızlığın Güzelliği Kayası’na yöneldik. Düz alanın ortasında karşınıza dikilen bu kaya ilginç bir görüntü oluşturuyor. Yukarı çıkarken sık sık karşılaştığımız Çin kaligrafi sanatından örneklerin oyulduğu kayalar bize keyifli bir sergi sunuyordu. Bu kayanın zirvesine merdivenlerle tırmanıp kenti kuşbakışı izledik. Adının neden Yalnızlığın Güzelliği olduğunu ise tepede uzaklara doğru dalıp giderken anladım.

Zirvedeki çayhaneye oturup kentin ismini aldığı çiçeğin yani “Gui Hua”nın çayından içtik. Bu çiçeğin bir çok hastalığa da iyi geldiği söylenmektedir. Aşağı indiğimizde konak içindeki galeride Öğretmenler Üniversitesi hocalarının yapmış olduğu Li Nehri manzaralı resimleri izledik. Bu turumuzu tamamlayınca sıra “Dört Göller Manzarası”nı görmeye gelmişti. Yeni turizme açılmış ve Li Nehri’nin suyunu yönlendirerek yapılmış birbirine bağlı suni dört gölcükten oluşmuş. Ne yalan söyleyeyim, ben dört tane göl göremedim. Dedim ya, Çinliler’ in imge dünyası… Bu gölcüklerin üzerinde 30 farklı köprünün altından geçtik. Köprülerin hepsinin altında rölyefler ve resimler vardı. En ilginç köprü ise camdan yapılmış köprüydü.
Özellikle köprünün gece aydınlatılması düşsel bir atmosfer yaratıyordu. Gece aydınlatmasından bahsederken Li Nehri’nin ve Dört Göller’in ışıklandırmalarının kentin gece dokusuna nasıl bir etki yarattığının görülmeye değer olduğunu söylemeliyim. Tabi ki, Shan Gölü üzerindeki çifte pagodoyu da unutmamak gerek. Her kente geldiğimizde yaptığımız gibi kente ve yöreye özgü gösteri sanatlarını izlemek için araştırmamızı yapmıştık. Gece Li Nehri Tiyatrosu’daki Azınlık Milliyetleri Şarkı ve Dans Grubu’nun sahneye koyduğu “Etiğe Dair Bazı Şeyler” isimli gösteriyi izledik. Zhuang, Miao, Yao ve Dong milliyetleri’nin folklorik temalarının yanında Çin akrobasi sanatının da gösterildiği oldukça hoş bir gösteriydi. Gitmeyi istediğimiz bir diğer gösteri “Impression Liu San Jie”di. Ancak gösteri Guilin dışında Yangshou bölgesinde olduğu yapıldığı için gidemedik. Li Nehri üzerinde geceleyin rüya gibi ışık oyunlarıyla yapılan bu gösteriyi yolu düşenlere tavsiye ederim. Vcd’siyle yetindiğimiz bu gösterinin yönetmeni ünlü sinama yönetmeni Zhang Yimou’du. Zhang Yimou’yu Pekin Olimpiyat Oyunları’nın açılış ve kapanış gösterilerinden tanıyoruz. Hem olimpiyatı hem de Türkiye’de sinemalarda oynayan “Hero” filminin yönetmenliğini yaptı. Gösteriden sonra Guilin’in Li nehri’nin gece büyüsüne kapılmak için bir tekne gezisi yapmaya karar verdik. Belli ki sabah bindiğimiz teknenin batma tehlikesi geçirmesi bizi yıldırmamıştı. Teknemiz ilerledikçe çevremizde beliren balıkçı sallarındaki eğitilmiş balıkçıl kuşlarının nasıl balıkları avlayarak sahiplerine teslim ettiklerine şahit olduk. Balıkçıl kuşları istediklerinden değil zorunluluktan balıkları sahiplerine teslim ediyorlardı. Öncelikle sala ayaklarına bağlı bir iple bağlanmışlardı. Öte yandan, avladıkları balıkları yutmasınlar diye boğazlarına bir halka geçirilmişti. Balıkları bu halka nedeniyle yutamadıklarından balıkçıya teslim ediyorlardı. Ancak, uyanık balıkçıl kuşları da vardı. Halkaya rağmen yutabilecekleri küçüklükte balık yakalayıp sahibinin bağırışlarına aldırmadan yutuyorlardı.
Saat ilerlemiş ve uykumuz gelmişti. Sabah başka bölgeleri gezmek için erken kalkacağımızdan pansiyona yöneldim. Guilin her mevsim nemli bir kenttir. Yazın sıcak ve nem birleşince sıkıntı verici bir hava oluşuyor. Bahar başlangıcı en ideal zamanlarından birisi olmasına karşılık yine de nemliydi. Odam daha da nemliydi, yatak ise adeta ıslaktı. Bir an önce yatağımı ısıtmak üzere yattım. Ancak, ne ısınıyor ne de kuruyordu. Dışarıda hafif hafif yağmur yağarken, taksicinin arabasından keyifli bir Çin müziği yükseliyordu. Ortamın uyku getiren etkisinden yararlanıp, yatağın kurumasını beklemeden uykuya daldım.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

CANER KARDESIM BU BLOG IYI OLDU CINDEN GORUNTU VE BILGI ALIYORUZ. AMA LUTFEN PARAYI KARISTIRMA.BU PLATFORMDA UCUZDAN-PAHALIDAN BAHSETME BARI KARDESIM..YETER ARTIK...RIDVAN

Adsız dedi ki...

CANER KARDESIM BU BLOG IYI OLDU CINDEN GORUNTU VE BILGI ALIYORUZ. AMA LUTFEN PARAYI KARISTIRMA.BU PLATFORMDA UCUZDAN-PAHALIDAN BAHSETME BARI KARDESIM..YETER ARTIK...RIDVAN