10 Şubat 2009 Salı

ÇİN ETNİK KÜLTÜR PARKI (CHINESE ETHNIC CULTUR PARK)

*Caner Karavit, Müzeler serisi:2

Ülkemizde de zengin bir örgü oluşturan etnik grupların ve kültürel yapılarının, başka coğrafyalardaki farklı özelliklerini hep merak etmişimdir. Çin’e geldiğim zaman etnik grupları incelemeyi çok arzulamama rağmen, onların kalabalık sayısı beni ürkütmüştü. Dile kolay, Çin kıtası 56 etnik grubu bir arada tutan bir coğrafya idi. Bunların herbirini kendi bölgelerinde görebilmek, bu kadar büyük bir ülkede imkansız gibiydi. Çin benim gibi meraklıları düşünmüş olsa gerek ki, hepsini bir alanda toplamış.
Pekin’in kuzeyinde yer alan Çin Etnik Kültür Parkı, Ulusal Olimpik Park bölgesi içerisinde toplam 50 hektarlık büyük bir alana sahip. İlk olarak 1992 yılında yapımına başlanılmış. Etnik Park, “yeşil alan, yüksek teknoloji ve olimpiyat oyunları” temasından yola çıkılarak “yeni Pekin, büyük olimpiyatlar” ruhuyla başlayan bir projenin ilk adımı. Yapımı Pekin Belediyesi tarafından desteklenmiş. Parkın ortasından ana cadde geçmesi nedeniyle, kuzey ve güney alanı olarak iki bölüme ayrılmış. Kuzey bölümü daha bakımlı ve yenileştirme çalışmalarının daha yoğunlaştırıldığı yer izlenimi veriyor. Burada, 26 etnik gruba ait tanıtım alanı bulunuyor. Kuzey bölgesinin yapımı 1994 yılında tamamlanarak hizmete açılmış. Türki ve Moğol milliyetlerin de olduğu 30 etnik grubu kapsayan güney bölümü ise, daha bakımsız bir bölge izlenimi yaratıyor. Bu bölge ise, 2001 yılında etkinliklere açılmış. Etnik park, etnik kültürü, etnik mimariyi, etnik mirası korumayı, yaymayı, desteklemeyi, ilgili çalışmalar yapmayı ve etnik birlikteliği geliştirmeyi amaçlıyor. Etnik parkı gezerken etnik grupların kültürünü, günlük yaşamını, tarihini ve doğasını iç içe tanıma fırsatımız oluyor.
Bu büyük alanda; etnik grupların bulunduğu coğrafyayı tanıtan 100 kadar manzara bölgesi, 200 kadar etnik mimari, 100.000 kadar kültürel eser, 1000 kadar etnik eşya çeşidi, 200 etnik milliyetlere ait nesneler (bunlar bazıları satılmaktadır), 200 çeşit etnik yemek ve 800 kadar da etnik grup kökenli görevliler var. Bu görevliler kendi bölgelerine gelen ziyaretçilere kültürlerini tanıtıyor, yörelerinin danslarını oynuyor ve şarkılarını söylüyorlar. Bu gösteriler de görevliler tarafından yapılıyor. Bunların yanında Miao, Yao ve Kore milliyetlerinin yemeklerini yapan lokantalar da var.
56 milliyetli zengin bahçe
Etnik Park’tan bahsederken Çin’deki etnik grupları biraz tanıtmak istiyorum. Çin Halk Cumhuriyeti’nde 56 milliyet yaşamaktadır. Bunlardan en büyük grubu, %91’lik nüfusuyla Han milliyeti oluşturmakta. Han milliyeti dışında 55 etnik grup daha var. Bunların en büyük nüfusa sahip olanları, Zhuang (16.1 milyon), Mançu (10.6 milyon), Hui (9.8 milyon), Miao (8.9 milyon), Uygur (8.3 milyon), Tujia (8 milyon), Yi (7.7 milyon), Moğol (5.8 milyon), Tibet (5.4 milyon), Bouyei (2.9 milyon), Dong (2.9 milyon), Yao (2.6 milyon), Kore (1.9 milyon), Bai (1.8 milyon), Hani (1.4 milyon), Kazak (1.2 milyon), Li (1.2 milyon) ve Dai (1.1 milyon) milliyetleri oluşturmaktadır. En düşük nüfusa sahip olanları ise, Monba (8923), Oroqen (8196), Derung (7426), Tatar (4890), Henzen (4640), Lhoba (2965) milliyetleridir.
Sırılsıklam Festival

Geziye kuzey bölgesinden başladığınızda, sizi ilk olarak bir Türki grup olan Salar milliyetinin avlulu evi karşılıyor. Yapı olarak bizim Bolu ve Karadeniz yayla evlerini anımsatıyor. Daha sonra gelen ve sol tarafınıza düşen alana eğer yazın girerseniz mutlaka ıslatılırsınız. Çünkü, güneyli Dali milliyetinin ünlü “Su Festivali”nin gösterileri buradaki Dali gençleri tarafından canlandırılıyor. Biz kışın gezdiğimiz için in cin top oynuyordu. Deprem bölgesi olan Hunnan eyaletinde yaşayan bu etnik grubun evleri dayanıklı bir ağaç olan bambudan yapılıyor. Yapıların birinci katı kümese, ikinci katı ise yaşam alanlarına ayrılıyor. Çin-Tibet dil grubuna dahil bu etnik grup el sanatları, müzik ve dans gösterileriyle tanınıyor. Buradan çıkınca karşınıza doğrudan Gaoshan milliyetinin görkemli totemleri çıkıyor.

Ahşap oyma figürlerini çok beğendiğim bu milliyetin totemleri beni hep büyülemiştir. Tayvan’da 400.000, Çin ana kıtasında 4000 nüfuslu olan grubun dili malay-polenez dil grubuna ait olup ilkel dinlere inanırlar. Kendilerini Aborjin olarak da tanımlarlar. Tayvan’ın geçmişinde Aborjinlerin de yeri var.1949 devrimi sırasında, Tayvan’a kaçan milliyetçiler bu adada yaşamakta olan kalabalık bir aborjin grubunu ya adadan kovmuşlar ya da kendi yapıları içinde eritmişler. Buradaki ahşap ve saz yapıları aşarak, Mançuların klasik mimari tarzında yaptığı ve etnik parktaki en başarılı yapılardan olan imparatorluk tapınağı Huangtangzi ile karşılaşırsınız.
Osuruk ağacından çadırlar

Biraz ilerde solda yapay gölün kenarına kondurulmuş Oronqenler’in kızılderililer’inkine benzer çadırlarını gördüğümde çocukluğumu hatırladım. Ağaçlık bir alan bulduğumuzda, çevremizde çok bulunan ve hiç bir şeye yaramadığını düşündüğümüz nam-ı diğer “Osuruk Ağacı”nın dallarını koparıp, onları karşılıklı çatarak bir çadır yapardık. Oronqenler İç Moğolistan bozkırında avcılık ve hayvancılık yapan küçük bir grup. Dilleri Ural-Altay grubuna ait ve dinleri şamanizmdir. Bu ilginç yapıları geçtikten sonra, ne yalan söyleyeyim, en özelliksiz bulduğum Rus milliyetinin evleri oldu. Hayal kırıklığımı yukarılarda gidermek üzere acele adımlarla oradan uzaklaştım.
Bouyei'nin güzel sesi Wei Jiang

Bouyei milliyetinin alanına geldiğimizde kapının önünde haki asker parkasıyla güneşe karşı oturmuş, kitap okuyan görevli gençle karşılaştık. Sonradan isminin Wei Jiang olduğunu öğrendiğimiz genç, bizimle ilgilenmedi. Biz içeri girip gezmeye başlayınca, ilgimize karşılık vermek için her şeyi anlatmaya başladı. Birlikte fotoğraf çektirme isteğimizi hemen üzerindeki parkayı atarak yanıtladı. Meğerse parkanın altında etnik milliyetinin kostümleri varmış. Bize yöresine ait heybe, şapka türü şeyler vererek hatıra fotoğrafı kurgumuzu tamamladı. Onunla Çince anlaşabildiğimiz kadarıyla, yöresinin şarkılarını söylediğini öğrendim. Bir kara tahtaya yazılmış şarkı sözlerini göstererek şarkısına başladı. Sesi çok yumuşak ve güzeldi. Şarkı bitiminde çok güzel şarkı söylediğini ifade edince sevinerek teşekkür etti. Bouyei milliyeti Çin-Tibet dil grubuna dahil ve tanrısal ruhlara inanan bir etnik grup. Çin’in güney-batı bölgesinin bu sakinleri geçimlerini tarımcılıkla kazanıyorlar. En meşhur el işçilikleri ise mum baskı dokumaları. Buradan çıkınca, etnik gruplar içinde mimari açıdan beni en çok etkiliyen Yi milliyetinin alanına girdik.

Yiler, Çin-Tibet dil grubuna dahiller ve atalarının ruhlarına tapıyorlar. Nüfusları hayli kalabalık 7.7 milyon.
Bıçak üstündeki Miaolar
Burayı, gösterileri ile meşhur olan Miao milliyeti takip ediyor. Yine Çin-Tibet grubuna dahil olan ve atalarına iman eden bu etnik grubun bazı ilginç gösterilerine daha önceki gelişimde tanık olmuştum. Bıçak üzerinde yürümek, bıçaklı basamaklardan direklere tırmanmak, kızgın demiri diline yapıştırmak gibi tehlikeli gösterileri var. Bir de kadınlarının başlarına taktıkları boynuzlu gümüş takılarla bezenmiş başlıkları çok hoşuma gider.

Buradan aşağıya indiğinizde rengarenk totemleri ve güzel dansları olan Jingpo milliyetinin evlerine varırsınız. Ama görevliler olmadığı için bu renkli dansı bir kez daha izleme şansımız olmadı.
Tu milliyetinin Break dansı

Tu milliyetinin bölgesine geldiğimizde, Tu’ların dansıyla değil Tu kıyafetleri içinde break dans yapan geçlerle karşılaştık. Herhalde hergün yörelerinin danslarını yapmaktan sıkılmış olmalılar ki, boş zamanlarında break dans yapmaktan ustalaşmışlardı. Biz de onların break dansını izleyip Qiang bölgesine doğru tırmanışa geçtik.
“Mesai bitse de gitsek”
Buraya geldiğimizde bir karışıklık sezdim. Geldiğimiz bölge Qiang milliyetinin bölgesiydi. Ama buradaki görevlilerin kostümleri farklı milliyetlere aitti. Biz alana girdiğimizde birbirleriyle şakalaşan bu gençler “nereden çıktınız şimdi” der gibi bize baktılar. Görevli gençlerin tiplerine ve kostümlerine dikkatlice bakınca bunların Moğol, Tibet ve Naxi milliyetinden olduğunu hemen anladım. Kışın ve akşamın bu saatinde pek ziyaretçi olmadığı için sıkılmışlar ve burada buluşup sohpet ederek mesailerini tamamlamaya çalışıyorlardı.

Haklıydılar, akşamın bu vaktinde nereden çıkmıştık! Başlarında şefleri olduğunu tahmin ettiğim birisi grupları uyararak gösteriye başlamalarını istedi. Gruplar isteksizce şarkı ve danslarına başladı. Bozkırlardan ve “dünyanın çatısı”ndan esintiler getiren birbiriyle akraba bu üç grubun biraraya gelmesi de ilginçti. Naxiler bin yıl önce kuzeyden Moğolistan bozkırlarından güneye göç etmişler. Tibet ve Naxi milliyetleri ise aynı tanrının iki oğlu olduklarına inanıyorlar.
Tibet milliyetine ait olan ve kuzey-güney parkını birbirine bağlayan köprü, Lasha’yı anımsatıyor. Benim düşünceme göre burası Etnik Park’ın en ayrıcalıklı bölgesi. Çünkü, köprünün altındaki ana caddeden geçenlerin karşısına Potala Sarayı gibi dikilen bu yapılar, Etnik Park’ın dışarıdan en göze çarpan yapısını oluşturuyor.
Akşam Etnik park’tan ayrılırken sivillerini giymiş çeşitli etnik milliyettten gençler şakalaşarak yanımızdan geçtiler. Çıkışta karşımıza, ilginç mimarisi ile Pekin Olimpiyatı’nın “kuş yuvası” stadyumu dikildi. Hemen yanındaki yüzme yarışlarının yapıldığı “su küpü”nün yanan ışıkları, alacakaranlıkta Harbin’deki buz heykelleri anımsattı. Renkli ve neşeli Etnik Park ise, gece karanlığına gömülürken sanki sessizce yeni sakinlerini; ruhlarını, atalarını, tanrılarını bekliyordu.

Hiç yorum yok: